29 Temmuz 2025

"YEŞİL VATAN" DA DAHİ SİYASET

 Dün gerçekleştirilen kabine toplantısı sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, canlı yayında ülke ve kabine gündemine dair açıklamalarda bulundu. 

Elbette en hayati gündem konusu her yıl yaşadığımız ve söndürme konusunda büyük zorluklar çektiğimiz orman yangınlarıydı. 

Son olması dileğiyle, bir hafta içerisinde hem Akut gönüllüleri, hem orman işçileri hem de halktan gönüllüler maalesef hayatını kaybetti. Ülke ormanlarının büyük bir bölümü küle döndü, binlerce ormanda yaşayan canlı yok olup, gitti. 

Küresel ısınma ve iklim değişikliği tüm dünyanın malumu ve uzmanlar yıllardır konuyla ilgili uyarılarda bulunuyor. Bilimsel gerçekliğin üstüne bizim ülkemizdeki bir kısım cahilliği, bencilliği, umursamazlığı ekleyin. Onun üstüne sabotajı ekleyin. Onun üstüne tedbirsizliği ekleyin. Son olarak da envanter eksikliğimizi ekleyin. Muhteşem bir kombo değil mi ?

Tepki derecesinde eleştiriler aldım "devleti aciz göstermeye çalışıyorsun." diye ki, keşke "hükümeti aciz göstermeye çalışıyorsun" deselerdi en azından. 

Neyse, ben aciz göstermeye çalışmıyorum. Çünkü zaten topyekün aciz durumda, öylece seyrediyoruz. Sabotajların olması tedbir almadığımız gerçeğini, envanter yoksunluğu çektiğimiz gerçeğini, insanların yanarak küle döndüğü gerçeğini değiştirmiyor. 

Tüm bu gerçekler buz gibi ortadayken, gerektiğinde "yeşil vatan" diye hamasi nutuklar atılırken, söz konusu orman yangını söndürme olunca yakantop misali sorumluluk atılmaya çalışılıyor. 

 Ne dedi Cumhurbaşkanı Erdoğan dün akşam ? "Orman yangını söndürme yetki ve sorumluluğu büyükşehir belediyelerinde. O yüzden kalan 51 ilde artık bu konuyla ilgili AFAD örgütlenecek ve AFAD yetkili olacak." dedi.

Sondan başlayayım. Madem öyle, 51 ilde neden şimdiye kadar AFAD örgütlenmedi ve neden o zaman bizim Tarım ve Orman Bakanlığımız var ? 

2.Aynı Recep Tayyip Erdoğan, 15 Eylül 1998'de "orman söndürme yetkisi Orman Bakanlığı'nındır." deyip, 4 Ağustos 2021 tarihinde de "yetki büyükşehir belediyelerinindir." demedi mi ?

3. Madem yetki büyükşehir belediyelerinin o zaman neden büyükşehir belediyelerine yangın söndürme helikopteri ve ilave 2.000 itfaiye personeli alınması konusunda onay verilmiyor ?

4.Binlerce hektar orman küle dönerken, insanlar vücut bütünlükleri bozuluncaya dek yanıp, küle dönerken "banane, orası benim alanım değil." düşüncesi nasıl gelebiliyor akıllara ? 

Son olarak da; "bu vatanın her karış toprağı toprağı kutsalımızdır. Söz konusu orman yangınıysa yetki ve sorumluluğun kimde olduğuna bakılmaksızın, topyekün seferber olunur." demek bir ülkenin özellikle de Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanına yakışan bir cümle olmaz mıydı ? 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

10 Haziran 2025

"VAKİT VARKEN" DEĞİL, VAKİT ZATEN YOK !

 Bir bayram daha geçti, gitti. Kimileri hasret giderebildi, kimileri dinlenebildi, kimileri her gün olduğu gibi ekmeğinin peşindeydi, kimileri hüzünlendi, kimileri ise plansız, hesapsız, zamansız, umulmadık şekilde yitip, gitti. 

 Ben sevmem bayramları. Daha doğrusu eskiden severdim. Lakin düşündüğünüz gibi "nerede o eski bayramlar" ya da "çocukken ben de severdim" hissi değil. Son 10 yıldır, annem gittiğinden beri hiç sevmiyorum. Acım da hüznüm de özlemim de katlanıyor bayramlarda. Anılara sığınıyorum, daha bir öksüz, daha bir yetim oluyorum sanki. 

 Maalesef bu bayramda da hayatının kalan zamanında benim gibi hissedecek onlarca insan var artık. Çünkü sadece 4 günlük trafik kazalarında 32 can yitip, gitti. Bilmediğimiz başta hastalıklar olmak üzere akla gelen ya da gelmeyen birçok kaza yüzünden canlar gitti. 

O akla gelen ya da gelmeyen kazalardan biri sebebiyle yitip, gidenlerden biri de Ferdi Zeyrek oldu. Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı. Her ölüm erkendir. Özellikle ailesi ve sevdikleri için. Lakin bir de böyle hakikaten ölümün geldiği zamanın hiç yakışmadığı yaşlar, hayatlar var. Her ne kadar ecel, her ne kadar ilahi takdir olsa da.

Kim bilir  ailece ne planları vardı aslında bayram için. Sonrasında yaz dönemi için. Kim bilir normalde bugün için ajandasında ne toplantılar vardı, bugünün toprağa gireceği gün olacağını bilmeden. Kim bilir evlatlarının geleceği için, Manisa için, ülkesi için, kendi emekliliği için ne hayalleri, ne planları vardı. Herkes gibi, hepimiz gibi. Tüm hayaller, tüm planlar bir anda "TEK BİR AN" da yıkıldı, dağıldı, yok olup, gitti. 

İşte o "AN" var ya o "AN" ! Sanki hiç gelmeyecekmiş gibi yaşadığımız, geleceğini unuttuğumuz, hırslarımıza, egomuza, bencilliğimize kurban ettiğimiz o "AN". Aslında en kıymetli olan. Hani diyor ya Can Yücel; "Hayat bir gün, o da bugün." diye. Bir gün bile değil, bir "AN".  

Uykudayken, yolda yürürken, araba kullanırken, metroda giderken, ofiste, evde, okulda, tatilde, sporda... O "AN" Bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı  o "AN." Bizim ömür dediğimiz, hayat dediğimiz şey o "AN" dan ibaret aslında. 

Beş dakika sonrasına ertelediğimiz her özür, her seni seviyorum, her iyi ki varsın, her mutluluk, her göz yaşı, her sonra görüşürüz, dibi görünmeyen bir kuyuya taş atmak gibi. Üstelik de a "AN" sürekli bize kendini hatırlatıyorken. 

Attım taşımı "3 gün sonra şunu yapacağım." diye. Eee, görüyor muyum taşın dibe ulaştığını ? Hayır. O zaman niye erteliyorum 3 gün sonraya ? Niye ? Çünkü vakit var. Ama aslında sadece bize göre var ! Hakikat olan "vakit yok" sadece "AN" var. Nefes aldığın, gördüğün, duyduğun, hareket edebildiğin, dokunabildiğin, hissedebildiğin, gülebildiğin, ağlayabildiğin, bir mutluluğa vesile olabildiğin, kırdığın bir kalbi onarabildiğin, kıymet bildiğin, iyi bir insan olabildiğin sadece bir "AN" var. Gerisi boş, gerisi hikaye, gerisi bir fotoğraf albümü ve gerisi bir kabir taşı...

10 Mayıs 2025

"MÜDAHALE" ÖYLE Mİ ?


Türk Dil Kurumu'na göre müdahale kelimesi; bir olaya el atmak, karışmak, araya girmek, bir olayın seyrine dışarıdan etki etme durumunu ifade eder, diyor.  

Dersimiz Türkçe değil, merak etmeyin. Sadece ya bizi zeka seviyesi düşük yerine koyuyorlar ( ki genelde öyle oluyor maalesef ) ya da kelimenin anlamını bilmediğimizi düşünüyorlar. 

Malum, her gün "ucuz ölümler ülkesi" diye cümleye başlanan ölüm haberleri dinliyoruz . 

Madende işverenin doymak bilmeyen para hırsı ve ihmalkarlığı yüzünden ölürsün, "işin fıtratında var" derler. 

Dere yatağına yapılan evde selden ölürsün, "doğal afet" derler.

İnşaatta ölürsün, "iş kazası" derler.

Deprem olur, Allah'tan korkmaz, kuldan utanmaz müteahhitler yüzünden ölürsün, "Allah'tan" derler.

Yolda yürürken ya eski kocan öldürür ya da manyağın tekinin samuray kılıcı hevesine denk gelip, ölürsün, "kader" derler. 

Ölüm kategorilerimize dünden itibaren yeni bir kategori eklendi, "MÜDAHALE." 

Yeni ölüm kategorimizin isim babası ise Çalık Holding. Çünkü dün yani 9 Mayıs 2025 tarihinde Çalık Holding'in eski bir çalışanı olan Erol Eğrek, holdingin güvenlik görevlileri olduğu iddia edilen 10 kişi tarafından dakikalarca DÖVÜLEREK ÖLDÜRÜLDÜ. 

Erol Eğrek, bir dönem Çalık Holding'in Türkmenistan'daki fabrikasında çalışmıştı ve 7 milyon lira tazminatını son 10 yıldır alamıyordu. Üstelik de yargıya güvenmiyorum dememiş, zaten yandaş şirket sonuç alınmaz dememiş, defalarca mahkemeye vermiş ve tazminatını almaya hak kazanmıştı. 

Lakin yazılı kanunların değil, gücü elinde bulunduranların hukukunun geçerli olduğu Türkiye'de iddialara göre Çalık Holding mahkeme kararına rağmen tazminatı ödemedi. Cuma günü holdingin Şişli'deki binasına giden Erol Eğrek, güvenlik görevlisi olduğu iddia edilen 10 kişinin dakikalarca dövmesi sonucu kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti ve holding durumun "müdahale" olduğunu ifade etti.

49 yaşındaydı Erol Eğrek. Yıllarca verdiği emeğin, alın terinin  karşılığını, yasal haklarını alabilmek için 10 yıl boyunca mücadele etti. Sonunda da ona tüm haklarını "ölümle" ödediler.

Bugün toprağa verildi. Holding önüne eyleme giden gruplar oldu, DİSK cinayet açıklaması yaptı, haber sitelerinde ve haber bültenlerinde yer aldı, birkaç sosyal medya paylaşımı yapıldı. 

Kaç gün sürer bu yaşananı gündemde tutma çabası. Ben diyeyim 4 gün, siz deyin 1 hafta. Sonra ? Sonra her zaman olduğu gibi önce durumu normalleştirme, normal olduğunu kabul etme sonrasında yok sayma ve en sonda da unutup, gitme. Neden ? Çünkü bizim başımıza gelmedi, Bizim tanıdığımız, sevdiğimiz birinin başına gelmedi. Ateş yine düştüğü yeri yaktı. Üzülerek yazıyorum ki bundan sonra da öyle olacak.

Tüm haksızlık, hukuksuzluk, cezasızlık karşısında biz susacağız, ses çıkaranlar bedel ödeyecek, onlar bedel ödüyor diye biz daha çok susacağız, yeni bir kurtarıcı gelse de bizi kurtarsa diye bekleyip, kendi, hayatımıza devam edeceğiz. Hatta hayatlarımıza devam ederken "ay bu olaylar beni çok negatif etkiliyor" deyip, sırt çevireceğiz. 

Sonra da tüm vicdan yoksunu, ahlak yoksunu, insanlık yoksunu mahluklardan olmasını gerekeni yapmasını bekleyeceğiz. 

Daha çok bekleriz. 

Rahmetli anneannem ve annemin dediği gibi; "vay gidene !" 

 

    

 

 

 

 

  

 

 

 

 

 

 

 

        

 

 

 

 

"YEŞİL VATAN" DA DAHİ SİYASET

  Dün gerçekleştirilen kabine toplantısı sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, canlı yayında ülke ve kabine gündemine dair açıklamalar...